ANA SAYFA
İmam Malik Hazretleri


Malik bin Enes Hazretleri, Hicri 90 (Miladi 708) senesinde Medine-i Münevvere’de doğmuş ve 179 (Miladi 795) senesinde, doğduğu yer olan Medine-i Münevvere’de vefat etmiştir.

Malik bin Enes Hazretleri, küçük yaşta Kur’an-ı Kerim’i ezberledi. Kendi isteği ve bilhassa annesinin teşvikiyle ilim öğrenmeye başladı. Annesi, O daha bir çocuk iken O’nu zamanın en meşhur âlimi Râbia bin Abdurrahman'ın huzuruna götürdü. Râbia bin Abdurrahman'ın derslerine devam eden Malik bin Enes genç yaşta fıkıh ilmini öğrendi. Sonra Abdurrahman bin Hürmüz'ün derslerine devam ederek ondan çok istifade etti. Büyük bir hayranlık ve muhabbet duyduğu hocası hakkında şöyle derdi:

"İbn-i Hürmüz'ün derslerine on üç sene devam ettim. Ondan nice ilimler öğrendim. Bunların bir kısmını hiç kimseye söylemiyorum. O, bidat ehlini ret bakımından ve insanların ihtilâf ettikleri şeyler hususunda onların en bilgilisiydi."

İlim öğrenmek hususunda her fedakârlığa katlanan Malik bin Enes, tahsil uğruna evini dahi satmıştır. İlme olan merakını şöyle anlatır:

"Öğle vakti Hazreti Ömer'in oğlu Abdullah'ın azatlısı olan Hz. Nâfi'ye gider ve kapısında beklerdim. Nâfi, Hazreti Ömer'den nakledilen ilimleri ve onun oğlu Abdullah'ın ilmini biliyordu. Güneşten ve şiddetli sıcaktan korunmak için hiçbir gölge bulamazdım. Nâfi dışarı çıkınca edeple selam verirdim ve onu kırmadan arkasından içeri girip: ‘Abdullah bin Ömer şu meselelerde ne buyurmuştur?’ diye sorardım. O da suallerimi cevaplandırırdı."

Hz. Nâfî'den başka, Tâbiînden olan İbn-i Şihâb ez-Zührî ve Saîd bin el-Müseyyib'den de ilim öğrendi. Onlardan aldığı bir dersin hatırasını şöyle anlatır:

"Bir bayram günüydü. Bayram namazını kıldıktan sonra, ‘Bugün İbn-i Şihâb'ın boş vakti olur.’ diyerek evine gidip kapısının önüne oturdum. Hizmetçisine, ‘Kapıda kim var bak.’ dediğini duydum. O da, ‘Kumral yüzlü talebeniz var.’ deyince, ‘Onu derhal içeri al.’ demesi üzerine beni içeri aldılar. Biraz bekledim, İbn-i Şihâb yanıma gelip bana: ‘Herhalde evine gitmeden buraya geldin, yemek yemedin değil mi?’ dedi. Daha ben ‘hayır’ demeden yemek hazırlanmasını emredince, ‘Yemeğe ihtiyacım yok.’ diye mukabelede bulundum. Bunun üzerine, ‘Öyleyse söyle bakalım ne istiyorsun?’ dedi. ‘Bana hadis-i şerif öğretmenizi istiyorum efendim.’ deyince, ‘Kalem defter çıkar.’ dedi. Sonra kırk tane hadis-i şerif rivayet etti. Biraz daha rivayet etmesini isteyince, ‘Şimdilik bu kadar yeter, bunları ezberleyip nakledersen sen de muhaddis olursun.’ dedi.”

İmam Malik, Ehl-i Beytten Cafer-i Sadık Hazretlerinden de ilim almış, O’nun sohbetinde de bulunmuştur. Bu hususta kendisi şöyle anlatır:

"Cafer bin Muhammed'e giderdim. O çok yumuşak huylu ve güler yüzlü idi. Yanında Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem anılınca yüzü sararırdı. Meclisine uzun zaman devam ettim. Her görüşümde ya namaz kılar, ya oruçlu olur veya Kur’an-ı Kerim okurdu. Abdestsiz hadis-i şerif rivayet etmezdi. Manasız sözleri hiç ağzına almazdı. Haram ve şüphelilerden sakınan, dünyaya düşkün olmayan, çok ibadet eden âlimlerdendi. Yanına geldiğim zaman yaslandığı yastığını alır, mutlaka bana ikram ederdi."

İmam Malik, ilmini İmam Zührî'den, Yahya bin Said'den, Muhammed ibni Münkedir'den, Hişam bin Amr'dan, Zeyd ibni Eslem'den, Râbia bin Abdurrahman ve daha birçok büyük âlimden almıştır. Üç yüzü tâbiînden, altı yüzü de onların talebelerinden olmak üzere dokuz yüz hocadan hadis-i şerif almış; akaide dair bilgileri ve diğer bütün ilimleri öğrenip, zamanının en büyük âlimlerinden olarak ictihad derecesine yükselmiştir.

Malik bin Enes Hazretleri tahsilini tamamlayıp ilimde yüksek dereceye ulaştıktan sonra ders verip, hadis rivayet etmeye ve fetva vermeye başlamıştır. Bu işe başlamadan önce de zamanında bulunan büyük âlimlerle ve faziletli kimselerle istişare yapıp, onların da muvafakatını almıştır. Bu hususta kendisi şöyle demiştir:

"Her isteyen kimse hadis rivayet etmek ve fetva vermek için mescide oturamaz. İlim erbabı ve mescidde itibarı olan kişilerle istişare etmesi gerekir. Eğer onlar, kendisini bu işe ehil görürlerse o zaman oturup ders ve fetva verebilir. Ben, ilim sahiplerinden yetmiş kişi, benim bu işe ehil olduğuma şahitlik etmedikçe, mescide oturup ders ve fetva vermedim."

Kendisinin ehil olduğuna dair yetmiş âlimin şahadetinden sonra ilk önce Peygamber Efendimiz (asm)’in mescidinde ders vermeğe başladı. Hazreti Ömer (ra)'in oturduğu yere oturur ve Abdullah bin Mesud'un oturduğu evde otururdu. Böylece onların yaşadığı yerde ve çevrede bulunurdu. İmam Malik de İmam Azam gibi derslerini mescidde verirdi.

İmam Malik Hazretleri insanlara hadis-i şerif okuttuğu sırada, bir hadis-i şerifi rivayet edeceği zaman önce abdest alır, sarığını ve elbisesini giyer, sakalını tarar, iki rekât namaz kılar, güzel kokular sürünür, her hâliyle bedenini süsler ve sonra meclisin baş tarafına vakarlı bir şekilde otururdu. Daha sonra başını önüne eğer ve hadis-i şerifi okurdu. Hadis-i şerif dersi bitinceye kadar öd ağacı yakılır, etrafa güzel bir koku yayılırdı. Ona böyle yapmasının sebebi sorulunca;

"Resulullah'ın hadis-i şerifine saygı göstermek için böyle yapıyorum. Eğer âlimler ilme karşı böyle saygı gösterirlerse, Allah Teâlâ da insanlar yanında onların derecesini yükseltir ve devlet adamlarının kalbinde heybetli ve vakarlı kılar. Ey ilim talep etmek isteyen kimse! Sen de ilme saygı göster. Kim ilme tevazu gösterirse, Allah Teâlâ onu yükseltir. Çünkü kim Allah Teâlâ için tevazu ederse, Allah Teâlâ onun derecesini yükseltir." buyururdu.

İmam Malik, hadisleri çok titiz bir tenkit süzgecinden geçirdikten sonra rivayet ederdi. Rivayet ettiği hadisleri sürekli araştırır, ravide bir kusur bulur veya hadis şaz çıkarsa onu hemen terkederdi.

Bir talebesi, İmam Hazretlerinin hadis okurken halini şöyle anlatır:

"İmam Malik, bizimle oturduğu zaman sanki bizden biri gibi davranırdı. Konuşmalarımıza çok sade bir şekilde katılırdı. Hadis-i şerif okumaya ve anlatmaya başlayınca, onun sözleri bize heybet verirdi; sanki O bizi, biz de O’nu tanımıyorduk."

Hadis nakletmenin sorumluluğu onu sıkıntıya sokar ve naklettiği her hadisi için; "Onları nakletmektense her biri için bir kırbaç yemeyi yeğlerdim." derdi. Hadisleri sağlam ravilerden kusursuz olarak bellemiş olduğu halde, bir maslahat görmedikçe hadis rivayet etmezdi. Sadece Allah Teâlâ’nın rızasını kazanmak için ilim tahsil etmiş ve hayatı boyunca takva yolunu terk etmemiştir.

Tefsir, hadis ve fıkıh ilminde ictihad derecesinde âlim olan Malik bin Enes Hazretleri elli sene müddetle ders ve fetva vermek suretiyle, insanların müşküllerini çözmüş ve kıymetli talebeler yetiştirmiştir. Onun talebelerinin her biri memleketlerinin müracaat edilen âlimleri ve rehberi olmuşlardır.

İlim ve fazilette çok yüksek bir dereceye sahibi olan Malik bin Enes Hazretleri, dokuz yüz âlimle sohbet etti, yüz bin hadis-i şerifi nakletti, daha on yedi yaşındayken ders vermeye başladı ve bir ömür boyu insanlara İslamiyet’in emir ve yasaklarını öğretti.

İmam Malik Hazretleri insanlara karşı çok şefkatliydi. Bir gün Medine Valisi, İmam Malik'ten, bir ictihadından vazgeçmesini istedi. İmam Hazretleri kabul etmeyince, kırbaçla vurdurdu. Her vuruşta, "Ya Rabbi, onları affet, çünkü onlar bilmiyorlar." diyordu. Nihayet bayılıp düştü. Sonra ayılınca da: "Şahit olunuz, ben hakkımı beni dövenlere helal ettim." dedi. Halife, Ona bu zulmü yapan valinin cezalandırılması için kendisinden izin isteyince de, ona: "Hayır, ben onu affettim." dedi.

İmam Şafi ve İmam Ahmed bin Hanbel Hazretleri, Malik bin Enes'in sohbetinde bulunup ilminden çok istifade etmişlerdir. Bunların İmam Malik'in talebesi olması, Onun şeref ve üstünlüğüne en büyük vesikadır. Kendisinden daha birçok kimse ilim öğrenmiştir. Muhammed bin İbrahim, Ebû Haşim, Abdülaziz bin Ebî Hazım, Onun, dinde ictihad sahibi talebelerindendir. Osman bin Hakem, Abdurrahman bin Halid, Muîn bin İsa, Yahya bin Yahya, Abdullah bin Mesleme-i Kabûnî, Abdullah bin Vehb gibi nice kıymetli talebesi de bunlardandır.

Celaleddin Suyuti, İmam Malik'ten hadis rivayet eden 993 zatın isimlerini elifba sırasıyla “Kitabü Tezyinil Memalik bi Menakıbı Seyyid İmam Malik” adlı kitabında yazmıştır.

Talebelerinden biri ona: "İnsanlar senin devlet adamlarıyla çok sık görüştüğünü söylüyorlar ve sana yakıştıramıyorlar." deyince, Malik bin Enes Hazretleri: "Bunu bilerek yapıyorum. Çünkü bunu yapmazsam layık olmayan biriyle görüşür, işleri danışırlar. Eğer onlarla gidip görüşmesem, bu şehirde Peygamberimizin sünnetlerinden işlenip, tutulan kalmaz." buyurdu.

Öyle bir edep sahibiydi ki, edebinden dolayı Medine’de bir defa bile bir bineğe binmemiş ve bunun sebebini şöyle izah etmiştir:

“Resulullah Efendimizin toprak altında bulunduğu bir yerde hayvan üzerinde nasıl gezebilirim!.."

Zehebî, İmam Malik'i şöyle anlatır:

"Uzun bir ömür, yüksek bir mertebe, parlak bir zihin, çok geniş bir ilim, keskin anlayış, sahih rivayet, diyanet, adalet, sünnet-i seniyyeye tabi; fıkıhta ve fetvada önde gelen bir zat idi.”

Abdurrahman bin Enes şöyle derdi:

“Hadis ilminde, şimdi yeryüzünde Malik'ten daha emin kimse yoktur. Ondan daha akıllı bir şahıs görmedim. Süfyan-ı Sevri, hadiste imamdır; fakat sünnette imam değildir. Evzâi, sünnette imamdır, fakat hadiste imam değildir. İmam Malik ise, hem hadiste, hem de sünnette imamdır.”

Yahya bin Said:

“İmam Malik, Allah Teâlâ’nın kullarına yeryüzünde hüccetidir.” derdi.

İmam Şafi şöyle derdi:

"Hadis okunan yerde, Malik, gökteki yıldız gibidir. İlmi ezberlemekte, anlamakta ve korumakta, hiç kimse Malik gibi olamadı. Malik ile Süfyan bin Uyeyne olmasalardı, Hicaz'da ilim kalmazdı."

Abdullah ibni Vehb diyor ki:

“Malik ve Leys olmasalardı, hepimiz sapıtırdık.”

Süfyan bin Uyeyne, İmam Malik'in vefatını işitince:

"Yeryüzünde bir benzeri kalmadı. Dünyanın imamı idi. Hicazın âlimi idi. Zamanının hücceti idi. Ümmet-i Muhammed’in güneşi idi. Onun yolunda bulunalım." dedi.

İmam Şafi buyuruyor ki:

"Âlimler anıldığı zaman İmam Malik onlar arasında parlak bir yıldız gibidir. Benim üzerimde, minneti ve ihsanı ondan çok olanı yoktur."

İmam Malik’in Nadr ismindeki kardeşi de hadis tahsil etmişti. İmam Malik, hadis derslerine başladığı zaman, bu kardeşinin şöhretine binaen Ahu'n-Nadr (Nadr'in kardeşi) diye çağrılmakta idi. Daha sonra, İmam Malik, hadiste onu geçmiş ve kardeşi ona nisbet edilmeye başlanmıştır.

İmam Malik Hazretlerinin Sözlerinden Bazıları

"Eğer elimde imkân olsaydı, Kur’an-ı Kerim’i kısa aklıyla, kendi görüşüne göre tefsir edenin boynunu vururdum."

"İlim tahsil edenlere vakarlı ciddi olmak ve geçmişlerin yolundan gitmek gerekir. İlim sahiplerinin, bilhassa ilmî müzakereler sırasında kendilerini mizahtan uzak tutmaları gerekir. Gülmemek ve sadece tebessüm etmek, âlimin uyması gereken adaptandır."

"İlim öğrenmek isteyen kimsenin vakarlı ve Allah Teâlâ’dan korkması lâzımdır. İlim, çok rivayet etmek değildir. İlim bir nurdur. Allah Teâlâ bu nuru sevdiği mümin kullarının kalbine koyar."

"Kendisine hayrı olmayan kimsenin başkasına hayrı olmaz. İnsan kendisi için hayır işlemez, kendisine iyilik yapmazsa, insanlar da ona hayır ve iyilik yapmaz."

"Bir kimse kendini övmeye başlarsa, değeri düşer."

"Bâtın ilmi, zâhir ilmini öğrendikten sonra öğrenilir. Zâhirî ilimleri öğrenip onunla amel eden kimseye Allah Teâlâ bâtın ilmini açar. Bâtın ilmi ancak kalbin açık olup nurlanması ile elde edilir."

"Allah Teâlâ’nın, kalbine ilim ve fıkıh koyduğu her Müslümana ve her kişiye, elinde kuvvet olan idarecilerin yanına gelip onlara hayrı tavsiye etmesi, onları kötülükten sakındırması borçtur. Çünkü onlara bu vazifenin yapılmasıyla dünyanın yüzü değişir ve faziletli bir dünya doğar."

Harun Reşid, İmam Malik Hazretlerinden her gün evine gelip, oğlu Emin ile Me'mun'a ders vermesini istedi. İmam Malik Hazretleri halifeye buyurdu ki:

"Ya Halife, uygun olanı çocuklarınızın bizim eve gelip gitmesidir. Allah Teâlâ, sizi daha aziz etsin! İlmi aziz ederseniz aziz olursunuz; zelil ederseniz zelil olursunuz. İlim bir kimsenin yanına gitmez, o ilmin yanına gelir."

Bunun üzerine Halife, İmam Malik'ten özür diledi ve her gün çocuklarını İmama göndererek ders aldırttı.

“İslamı yaşamak, Resulullah'ın sünnetine ve peşinden gelen halifelerin uygulamalarına tabi olmak ile mümkündür.

“İlmin kalkanı ‘bilmiyorum’ demektir.”




    Gönderen : İSMAİL        Tarih : 2 Mayıs 2014        Hit : 5418

YORUM YAZMAK İÇİN ÜYE SEVİYENİZ YETERSİZ

 

Anasayfa  İletişim